24 Aralık 2016 Cumartesi

Kayısı Öpücükleri - Claudia Winter | Kitap Yorumu



Kitabın Adı: Kayısı Öpücükleri 
Orijinal Adı: Aprikosen Küsse
Yazarı: Claudia Winter
Çevirmeni: Çiğdem Samsunlu
Yayınevi: Yakamoz
Sayfa Sayısı: 431

"Bir değişiklik yap ve bir kez olsun kalbini dinle!"


Arka Kapak Yazısı: Hanna, bütün dünyayı gezip değişik tatlar denemesine imkân veren bir işe sahiptir. İtalya'nın küçük kasabalarından birinde adı oldukça duyulmuş bir restorana gidip oranın yemeklerini tadar. Ancak bu tadımdan sonra yazdığı yazı başına büyük bir iş açar. Patronu, Hanna'dan tekrar orayı ziyaret etmesini ve bu durumu düzeltmesini ister. Kariyerini baltalamak istemeyen Hanna, o küçük kasabaya tekrar gitmeyi kabul eder. Hakkında yazı yazdığı restoranın sahibi olan büyükannenin ölümü ise işlerin seyrini değiştirir. Torunu Fabrizio'yu büyük bir sorumluluğun altında bırakan büyükanne, ölmüş bile olsa herkesin üzerinde etkisini sürdürmektedir. Bakalım, Hanna ve Fabrizio'nun önlenemez bir şekilde kesişen yolları gönüllerini de birleştirebilecek mi?


Not: Kitap Hanna ve Fabrizio tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.


Herkese merhaba! Kuzenimden ödünç alarak okuduğum ve bir kokulu kitap olan -kokusu gerçekten çok güzel ^_^- Kayısı Öpücükleri'nin yorumuyla karşınızdayım!
Kayısı Öpücükleri, bir yemek eleştirmeni olan Hanna ile aile geleneklerine sımsıkı bağlı olan Fabrizio'nun Hanna'nın yazdığı sert bir eleştiri sonucu yollarının İtalya'da kesişmesini ve Fabrizio'nun isteği üzerine Hanna'nın onun aile restoranında çalışmaya başlamasını ve sonrasında olanları anlatan kayısı tadında bir roman.

"Ve kalbin yavaşça, hayatın boyunca bir araya getiremeyeceğin kadar çok parçaya ayrılıyor." 

Kayısı Öpücükleri'nin gerek kurgusunu gerek karakterlerini gerek de kitabın, hayatın ne kadar sürprizlerle dolu ve belirsiz olduğu ile ilgili verdiği mesajı çok sevdim. 
Kitabın kurgusu, olay örgüsü, yazarın anlatımı... Kitabı her yönüyle çok sevdim ve sizin de seveceğinize innıyorum. Özellikle kurgusu çok hoşuma gitti. Kesinlikle sıradışı ve okunmaya değer bir kurgu. 

"Sormadığın takdirde evet cevabını alamazsın."

Kayısı Öpücükleri'ni Aşk Adında Hayat kitabıyla bağdaştırdım okumaya başladığım ilk andan itibaren. Kitabın bir meyveyi tema olarak alması, karakterin bir karaktere kayısı fırlatması, -Aşk Adında Hayat'da da karakter şeftali fırlamıştı sinirlendiği bir karaktere- sonunda yemek tariflerine yer verilmesi... Acaba yazarlardan biri diğerinden ilham mı almış, diye düşünmemek elimde değildi. Ancak şunu da söylemem gerekir ki kurgu ve olay örgüsü kesinlikle Aşk Adında Hayat'dan farklı. Bir şey kesin, iki kitabı da çok severek okudum! ^_^ Aramızda kalsın sevimli afacanlar, Kayısı Öpücükleri'ni ve Aşk Adında Hayat'ı kardeş ilan edesim geldi. ^_^ Bu arada Aşk Adında Hayat kitabının devam kitabı olan Geçmişin Gölgesinde Aşk'ın yorumuna buradan ulaşabilirsiniz. ^_^

"Bazı şeyler içinde bulunulan şartlar değiştiği takdirde anlamını yitirebiliyor."

Velhasıl, bu kitabı çok severek ve keyif alarak okudum. Özellikle kitabın sonunu o kadar çok sevdim ki beni bir süre kitabın sonunu düşündürecek kadar etkiledi! ^_^ Ah , o kadar anlamlı bir sondu ki...
Bir değişiklik yapın ve bir kez olsun Kayısı Öpücükleri'ni okuyun! ;)

Kitaba Puanım:

21 Aralık 2016 Çarşamba

Maria - Emine Şenlikoğlu | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Maria
Yazarı: Emine Şenlikoğlu
Yayınevi: Mektup
Sayfa Sayısı: 176

Arka Kapak Yazısı: Bu kitabı romandan daha çok, bir fikir kitabı olarak okumanızı tavsiye ediyorum. Sonradan farkettiğim bir hatamı itiraf ediyorum. O da şu: Romana temiz niyetli, insancıl düşünen Hıristiyanlardan birini almadım. Yaşanmış hayattan aldığım için, bu hikayede bana iyi bir Hristiyan anlatılmamıştı. Ben de ayrıca bir araştırma yaparak iyi bir Hristiyan ilave etmeyi akıl edemedim.
Allah´a emanet olun dostlar.
Allah´ın emanet aldığı kul, ölüme gider ama ebedi olarak cehenneme gitmez.
 
Not: Kitap, Maria tarafından birinci tekil şahısla yazılmıştır.

Herkese merhaba, arkadaşlar! Çok sevdiğim bir öğretmenden -isim vermeden geçemeyeceğim, buradan Feridun Hoca'ya kocaman sevgiler ^_^- ödünç alarak aldığım Maria'nın yorumuyla karşınızdayım!
Maria, Hristiyan bir kızın İslam'ı bulma yolundaki başına gelenleri anlatan dini bir kitap.
Okuduğum ilk andan itibaren beni kendine çeken Maria, okumaya ara verdiğim zamanlar hemen kitaba koşma isteğimin oluşmasına neden oldu. O kadar akıcı ve güzel bir kitaptı ki!
Bu arada Maria, yaşanmış bir hikayeyi anlatan bir kitap. Kitapta Maria olarak tanıdığımız kız hayatını Emine Şenkiloğlu'na anlatmış ve Şenlikoğlu'nun kalemiyle de okuyucuların eline ulaşmış. İyi ki de ulaşmış. Hem dini bilgilerim bu kitap vesilesiyle artmış oldu hem de kitapta öğrendiğim zaman çok şaşırdığım bilgiler edindim... Bunun dışında Maria, insanlara gözlerini açık tutmaları konusunda hayat dersi veren ve insana bir şeyler katan bir kitap. Bu kitabı kaçırmayın derim dostlarım. Okumaktan pişman olmayacağınızı neredeyse garanti ettiğim Maria yorumumu size bol bilinçli günler dileyerek bitiriyorum. Hoşçakalın! ^_^

Kitaba Puanım:

17 Aralık 2016 Cumartesi

Anahtar - Jennifer Anne Davis | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Anahtar
Orijinal Adı: The Key
Yazarı: Jennifer Anne Davis
Çevirmeni: Mehmet Yolcu
Yayınevi: Kaldırım
Sayfa Sayısı: 295

Not: Kitap 3. tekil şahıs ağzından yazılmıştır.

Herkese merhaba! Kuzenimden ödünç alarak okuduğum ve "İyi ki okumuşum!" dediğim Anahtar kitabının yorumuyla karşınızdayım! :)
İlk olarak konusundan bahsetmek istiyorum. İşgal edilen ve işgal edildikten sonra tahtı ele geçiren acımasız ve sorumsuz olan yeni kralın hiç de iyi yönetemediği krallığın ve bu krallıkta bir at tüccarının yeğeni olan Rema'nın hikayesini anlatıyor Anahtar.
Hayatımda daha önce hiç, bir krallığı anlatan kitap okumamıştım ve Anahtar, bu ilkimi gerçekleştirmeme vesile olmakla kalmayıp kendisini çok sevdirmeyi de başardı. ^_^


Anahtar kitabının baş karakterlerinden de bahsetmek istiyorum: Rema ve Darmik. Söylemeliyim ki bu iki karakteri çok sevdim. Rema'nın her şeye rağmen başını dik tutup yere sağlam basmaya devam edişi, sevdiği değerlere sıkı sıkı tutunuşu... Darmik'in harika bir ordu komutanı oluşu... Bekleyin bir dakika. Darmik hakkında ne yazabileceğimi düşünürken onun hakkında hiç de iyi olmayan bir şey fark ettim. Babası ve kardeşi olan Prens Lennek ülkeyi acımasızca yönetip insanların açlıktan kırılmasını umursamazlarken Darmik bunu onaylamasa da icraat olarak bir eylemde bulunmuyordu, aksine kendisini tamamen babasına ve onun verdiği görevlere adıyordu! Ancak kitabı okuduğum süre boyunca Darmik'i hep sevdim. Çünkü babası için çalışsa da aslında o iyi biri. Hem belki de babasına karşı çıkacak gücü olmadığını düşündüğü için bunu yapmamıştır. Evet, her neyse... Şunu söylemeliyim ki karakterlerin genelini sevdim. Özellikle de Rema'yı. Hey, Rema, sen 1 numarasın dostum! ^_^

Anahtar, sizi güzel bir atmosfere bağlayacak çok akıcı bir kitap! Yine belirtmek istiyorum ki, bu kitabı gerçekten çok sevdim. ^_^ Sevgim büyük olunca, Anahtar'ın devam kitapları olan Red ve The War'ın henüz Türkçe'ye çevrilmemesi konusunda da üzüntüm büyük oluyor. Müslüm Gürses'in Hangimiz Sevmedik şarkısında da dediği gibi: Herkesin acısı sevgisi kadar.

Serinin orijinal hali...

Evet, DNA incelememin sonuna geldik. Öyleyse... Bol kitaplı günler dilerim! :)

Kitaba Puanım:

Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre - Federico Moccia


Kitabın Adı: Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre
Orijinal Adı: Tre Metri Sopra Il Cielo
Yazarı: Federico Moccia
Çevirmeni: Defne Kartal Miotti
Yayınevi: April
Sayfa Sayısı: 438

Arka Kapak Yazısı: İtalya'da aşkın kalemi olarak tanınan Federico Moccia, ilk aşka, ilk öpücüğe ve ilk ihanete dair güzel bir masal anlatıyor. Dirty Dancing, Grease gibi filmleri özlemle anan, ilk aşkını unutamayanlar için sonbahar günlerini ısıtacak bir öykü Gökyüzünün Üzerinde Üç Metre. Yakışıklı Step ve güzeller güzeli Babi fonda romantik İtalya sokaklarının olduğu bir resmin kimi zaman güldüren, kimi zaman ağlatan iki yüzü olarak okuyucuyla buluşuyorlar.
Yıl 1992. Federico Moccia bir hikâye anlatmaya karar veriyor.
Gençlikle, eğlenceyle, umut ve aşkla, arkadaşlık ve hayalkırıklıkları ile dolu günlerinin içinden geçen bir hikâye bu. Eserini birçok yayınevine gönderiyor, büyüklü, küçüklü. Çoğu cevap vermiyor, diğerleri ise 'yayın tarzlarına uymadığını' söylüyor. Ama yazar kitabına inanmaktan vazgeçmiyor.
Hikâyesini seviyor ve paylaşmak istiyor. Kişisel imkânlarını zorlayarak, Ventaglio adlı yayınevine kitabın 3.000 kopyasını bastırıyor ve bu kopyalar çok kısa bir sürede tükeniyor.
Basılı kopyalar bitince Gökyüzünün Üzerinde Üç Metre senelerce Romalı gençler arasında fotokopisi çekilip yayılarak, gerçek bir kült haline geliyor. Sadece gençler de değil, ebeveynler ve öğretmenler de, çocukları ve öğrencileri tarafından kutsal bir obje gibi saklanan bu kitabı merak edip okuyorlar. 
Yazılmasından yaklaşık on yıl sonra, 2004'te eser Feltrinelli Yayınevi tarafından yayınlandı. Kitap 2004'te edebi bir olay haline geldi. İtalya’dan başlayarak tüm Avrupa’yı saran kült roman tanıtımlar, toplantılar, tartışmalar derken filmlere ve müzikallere konu olacak, yaşam tarzından, sokak diline her şeyi etkileyecekti.

Not: Kitap 3. tekil şahısla yazılmıştır.

Herkese merhaba! İsminin ve kapağının ilgi çekiciliği ve güzelliğine kapılarak okuduğum Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre kitabının yorumuyla karşınızdayım.
Kitap, Babi adında kendi halinde yaşayan bir kızın Step adında serseri, kaçık ve boş gezenin boş kalfası olan bir çocukla tanışmasıyla hayatının değişmesini konu alıyor.
Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre, adeta buram buram İtalya kokan bir kitap. Yazar, İtalya ile ilgili çeşitli kavramlara yer vermiş ve bu hoşuma gitti doğrusu. Bir roman yoluyla bir ülke hakkında biraz da olsa bilgi edinmek harika! ^_^

Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre, akıcı ve eğlenceli bulduğum bir gençlik romanı. Ancak gelin görün ki, gençlik romanı olan bu  romanın gençlere hiç de iyi bir örnek olmadığını düşünüyorum. Yazar, resmen okuyucuya hoş olmayan eylemleri hoşmuşlarcasına empoze etmeye çalışmış ve bu hiç hoş değil. -_- Bunun dışında, kitabın sonunun da  içime sindiğini söyleyemeyeceğim.

"Kimse sebebini bilmiyor ama nedense tüm dünya hep pazartesileri bir şeylere başlıyor."

Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre'nin dili alışık olmadığım ve ilk başta biraz tuhaf bulduğum bir dildi ama okudukça yazarın üslubuna alışmakla kalmayıp bu anlatım hoşuma bile gitti! :)

Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre bazı tasdik etmediğim kısımları olsa da genel olarak sevdiğim bir kitap oldu. Boş zamanınız varsa ve gayet akıcı olan bir İtalyan gençlik romanı okumak fikri size cazip geliyorsa Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre size tavsiye edebileceğim bir kitap.


Bu arada kitabın filmi de mevcut ve eğer isterseniz Türkçe'ye Aşka Yükseliş olarak çevrilen bu filmin tamamına Youtube'dan ulaşabilirsiniz. Ben henüz izlemedim.
Kendinize çok iyi bakın! 
Bol kitaplı günler dilerim.

Kitaba Puanım:

 

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer Serisi Genel Yorum | Seri Yorumu


Seri:
#1 Yakut Kırmızı
#2 Safir Mavi
#3 Zümrüt Yeşil
Yazarı: Kerstin Gier
Yayınevi: Pegasus

Herkese merhaba! Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisinin DNA incelemesiyle karşınızdayım!
Seri, Gwendolyn ve Gideon adında iki gencin zaman yolculuklarıyla dolu fantastik maceralarını konu alıyor.


Aslında bu seriyi okuyalı çok oldu ama bu serinin yorumu blogumda yer almadığı için bu duruma son vermek ve genel bir yorum yapmak istedim. Çünkü okuduğum ilk serilerden olan Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisi benim için fazlasıyla özel bir seri ve benim için anlamı gerçekten çok büyük.
Karakterlerinin samimiyeti ve içtenliğiyle, kurgusunun büyüleyiciliğiyle, anlatımının akıcılığıyla, her bir sayfasının müthişliğiyle ve bize sunduğu olağanüstü dünyasıyla Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisi, adeta sihirli bir gezegen. 
Bu seriyi başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Hani hepimizin bildiği "Anlatılmaz yaşanır." diye klişe bir söz vardır ya, işte bu sıradışı serinin bu klişe sözle nasıl bağdaştığına, seriyi okumanız durumunda tanık olacağınıza inanıyorum.
Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisini ne kadar çok sevdiğimi de, bu seriyi Açlık Oyunları serisine -Açlık Oyunları serisinin genel yorumuna buradan ulaşabilirsiniz- tercih edeceğimi söyleyerek de belirtmek isterim. Bu serinin benim için ne kadar çok şey ifade ettiğini siz düşünün. ^_^
Son olarak... Kerstin Gier, bir sihirbaz olmalı. Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisi de onun okuyucularına yaptığı bir sihir.
O halde... Bol sihirli günler dilerim! ^_^


25 Ağustos 2016 Perşembe

Deha (Efsane Serisi #2) - Marie Lu | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Deha
Orijinal Adı: Prodigy
Seri: Efsane Serisi #2
Yazarı: Marie Lu
Çevirmeni: Sefa Emre İlikli
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 357

"Gerçekler hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı."

Arka Kapak Yazısı: June ile Day'in yaralı bir halde Cumhuriyet'ten firar etmelerinin üzerinden yedi gün geçmiştir. Bu sırada en akla gelmeyecek şey gerçekleşir: Seçmen Primo ölür ve yerini oğlu Anden alır. Cumhuriyet kaçınılmaz bir şekilde kaosa sürüklenirken ikili, Day'in erkek kardeşini kurtarmak ve onları Koloniler'e götürmek için yardım etmeye gönüllü bir grup Vatansever isyancıyla güçlerini birleştirir. Ancak Vatanseverlerin bir talebi vardır: June ve Day yeni Seçmen'e suikast düzenlemelidir.
Bu eylem, uluslarına değişimi getirmek ve çok uzun süredir susturulan bir halka sesini geri kazandırmak için ellerindeki tek şanstır. Ancak June bu yeni Seçmen'in, babasına hiç benzemediğini fark ederek kararsızlığa düşer. Ya Anden yeni bir başlangıcın anahtarıysa ve Vatanseverler yanılıyorsa? Ya devrim yolu kayıp vermekten, intikam almaktan ve kan dökmekten geçmiyorsa?

Not: Kitap Day ve June tarafından 1. tekil şahıs ağzıyla yazılmıştır.

Seri:
#1 Efsane (tıktık)
#2 Deha
#3 Şampiyon (tıktık)

Herkese merhaba! Maceranın ve heyecanın kaldığı yerden son hızla devam ettiği Efsane üçlemesinin ikinci kitabı olan Deha'nın DNA incelemesiyle karşınızdayım! :)
Kısaca konusundan bahsedeyim. Vatanseverlerin yanına kaçan Day ve June, Vatanseverlerin onlardan yapmalarını istediği tehlikeli bir görevle karşı karşıya gelirler: Seçmeni öldürmek.


Marie Lu, yine müthiş bir iş çıkarmış. Her bir sayfasını heyecanla, merakla ve çok severek okudum.
Marie Lu'nun kalemi kelimelerin tam anlamıyla çok iyi. -'çok iyi' bir kelime değil kelime grubudur, öyle değil mi? ^_^-


Karakterlerden de biraz bahsetmek istiyorum. June'a kitabın bazı kısımlarında gerçekten çok kızdım. Kitabın sonlarına doğru ise June'a olan sevgim yine ortaya çıktı. June benim için öyle bir karakter ki, bazen ona kanım hiç ısınmıyor, bazense ısınıyor. Kanımın ısı dengesini bozdu adeta. Day'e ise kanım hep ısınmıştı zaten. ^_^


Marie Lu, Deha kitabında okuyucuyu şaşırtmayı adeta görev edinmiş diyebilirim ve bu durum çok hoşuma gitti. Sonuçta sayfaya öylece bakmamızı sağlayıp bize şok dalgası veren kitapları kim sevmez ki? ^_^
Şunu da belirtmek isterim, Marie Lu kitabın sonunu öyle güzel bir şekilde bitirmiş ki Şampiyon kitabını merak etmemek ve hemen okumayı istememek elde değil.

Sayfaların akıcılığı, olayların birbirine profesyonelce bağlanışı ve okuyucuya esrarengiz bir dünya sunuluşu... Deha, dahice yazılmış enfes bir kitap.         

 Kitaba Puanım:

19 Ağustos 2016 Cuma

Efsane (Efsane Serisi #1) - Marie Lu | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Efsane
Orijinal Adı: Legend
Seri: Efsane Serisi #1
Yazarı: Marie Lu
Çevirmeni: Sefa Emre İlikli
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 313

"Gerçek, Efsane'ye dönüşecek."

Arka Kapak Yazısı: Bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri'nin batı kıyısı olarak bilinen yerde şimdi Cumhuriyet adında, komşularıyla sürekli savaşan bir ülke vardır.
Cumhuriyet'in seçkin sınıfından gelen on beş yaşındaki üstün yetenekli June, askerî bir dehaya sahiptir. İtaatkâr, hırslı ve kendini ülkesine adamış bu genç kız onun uğruna her şeyi yapmaya hazırdır.
Fakir bir aileden gelen on beş yaşındaki Day ise ülkenin en çok aranan suçlusu ve bir devlet düşmanıdır.
Kendisi gibi asker olan ağabeyi Metias öldürülünce June, Day'in peşine düşer. İnandıkları şeyler uğruna savaşan bu iki gencin kesişen yolları, onları Cumhuriyet'in karanlık sırlarına götürecektir.

Not: Kitap Day ve June tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.

Seri:
#1 Efsane
#2 Deha (tıktık)
#3 Şampiyon (tıktık)

Herkese merhaba! Çok beğenilen bir seri olan Efsane serisinin ilk  kitabı olan Efsane'nin DNA incelemesiyle karşınızdayım. ^_^
İlk olarak kısaca konusundan bahsetmek istiyorum. Efsane, Cumhuriyet adlı bir ülkede, ülkesi için her şeyi göze almaya hazır olan June ile Cumhuriyet'in en ünlü suçlusu olan Day arasındaki olayları anlatıyor.
Bir bölüm Day'in bakış açısıyla anlatılırken bir bölüm de June'un bakış açısıyla anlatılıyor ve sıra bu şekilde devam ediyor.


Efsane, kurgusuyla, akıcılığıyla ve olaylarıyla çok severek okuduğum bir kitap oldu. Her bir sayfayı merak ederek okudum. Ayrıca Efsane'nin daha ilk sayfada sizi içine çeken dünyasını da çok sevdim. Yazar, ortaya çok zekice bir distopya ortamı sunarak adeta kalemini konuşturmuş.

" 'Doğru sebeplerden dolayı birini öldüren insanların sayısı çok azdır June.' dedi. 'Birçok insan yanlış sebeplerle öldürür. Umarım her iki grupta da olmazsın.' "

Kitabın baş karakterlerinden olan June, kitabın başlarından ortalarına kadar bana biraz ukala ve diğer insanları hor gören biri gibi geldiği için ona pek kanım ısınamamıştı ama kitabın sonlarına doğru June'u gerçekten sevmeye başladım.
Diğer baş karakterimiz Day'i ise kitabın en başından beri sevdim. Gerçekten inanılmaz ve çok cesur bir çocuk.


Bu kitabı tek bir cümleyle anlatmak mümkün: Efsane, efsane bir kitap.
Alın, okuyun ve bu sıradışı maceralara siz de tanık olun. Pişman olmayacağınızı neredeyse garanti ediyorum.
Bol kitaplı günler dilerim, sizi yürüyen efsaneler! ^_^

Kitaba Puanım:


14 Ağustos 2016 Pazar

Yüzbaşının Kızı - Puşkin | Kitap Yorumu


Kitabın Adı: Yüzbaşının Kızı
Orijinal Adı: Kapitanskaya Dochka
Yazarı: Puşkin
Çevirmeni: Volkan Ünal
Yayınevi: Kutup Yıldızı
Sayfa Sayısı: 176

Not: Kitap Pyotr Andreyich tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.

Herkese merhaba! Rus yazar Puşkin'in kaleminden çıkan ve dünya klasikleri arasına yerleşmiş olan Yüzbaşının Kızı'nın DNA incelemesiyle karşınızdayım. 

Hemen konusundan bahsedeyim. Babası tarafından askerliğini yapması için Orenburg'a gönderilen Pyotr Andreyich'in başına gelenleri anlatıyor Yüzbaşının Kızı.

Aslında bu kitabı okumaya hiç niyetim yoktu ama abimin tavsiyesiyle okudum. İyi ki de okumuşum. Heyecanlı ve maceralı olaylar içeren Yüzbaşının Kızı o kadar akıcı bir kitap ki... Sayfalar elinizden akıp gidiyor adeta.

Betimlemeler biraz daha fazla olsaydı daha iyi olabilirdi. Kitabın dili ve anlatımı basit diyebilirim. Özellikle Diriliş kitabını göz önüne alırsam Puşkin'le Tolstoy'un ne kadar farklı yazarlar olduğunu görmem hiç zor değil. Çünkü Diriliş'ten anladığım kadarıyla Tolstoy betimleme bağımlısı bir yazar. Bu arada buradan Tolstoy'a bir mesaj iletmek istiyorum: Sevgili merhum Tolstoy, şunu bilmelisin ki benim için hep özel bir yazar olarak kalacaksın. Çünkü Kitabın DNA'sında yorumladığım ilk kitabın yazarı sensin dostum! ^_^ (Umarım Tolstoy'un "Ne münasebet, senin nerden dostun oluyor muşum?!" şeklinde kemikleri sızlamıyordur.) Şaka bir yana, Yüzbaşı'nın Kızı'nı okumanızı tavsiye ederim.

 Bu kitabın yaşanmış olaylardan baz alınıp bazı isimlerin değiştirilerek yazıldığını da söylemem gerek. Bu da kitabı daha etkileyici yapıyor tabii.

Şunu da belirtmek istiyorum Yüzbaşının Kızı'nın karakterlerinden bazılarını çok sevdim. Özellikle Savelyiç'e bayıldım. O kadar içten ve komik biri ki! :)

DNA incelemem burada bitiyor. Bol kitaplı günler dilerim. :)

Kitaba Puanım: